Türkiye’nin sosyal ve siyasal tarihini, yükseliş ve
düşüşünü, Anadolu şehirlerinden izlemek, kavramayı daha da kolaylaştırır. Her
aydın, biraz da yetiştiği çevrenin eseridir çünkü. Bir İslam şehri olan
Adana’nın tarih mecrasında coşkulu akışı nice kahramanın destansı hayatlarıyla
gerçekleşmektedir.
Mefahiri, şehrin nabız atışlarının duyulabildiği
hayatlardır. Adana’nın kalp atışlarını dinleyebileceğimiz mefahiri denilince,
ilk anda aklıma üç isim, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Necmettin Erişen ve Hadimü’l
Kur’an Ziya Yürekli Hoca gelir.
Onlar, Adana’nın yiğit çocuklarıdır; Adanalıların
karakteristik özelliklerine sahip olduklarından kabına sığmayıp ülkenin vaziyet
ve istikametini etkileyecek derecede büyük aksiyon ortaya koyan ve tarihe
müdahale boyutuna varan hayatlarıyla örnek kişiliklerdir. Bu yazıda, Adana’nın
mefahirinden Necmettin Erişen’i anlatacağım.
MİLLET EVLATLARI
İnsanın sahih kültür damarına eklemlenmesi bilinç ve
irade olduğu kadar, kaderdir de. Necmettin Erişen’in ruhu, mekan ve zamanda
süzülen, ölümsüzlük sırrına ermiş bir Toros kartalıydı.
Necmettin Erişen, Tepebağ’da ikamet eden ilmiye sınıfına
mensup bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Adana alimlerinden Hacı Osman
Efendi, dedesiydi. Kamışlı Medresesi müderrislerinden Molla Mustafa da babası.
93 (Rus) Harbi’ne, Çanakkale cephesine, Medine Müdafaası’na evlatlarını
gönderen ailenin tarihi, milli tarihi de yansıtıyordu.
Cemal Paşa’nın Adana valisiyken Ermeni ayaklanması
sonrasında astığı 50 kişiden birisi de Necmettin Erişen’in amcasıydı.
Dolayısıyla Necmettin Erişen, İslam terbiyesini ve tarih bilincini ailesinden
aldı.
Necmettin Erişen, 1952 yılında Adana İmam Hatip Okulu
açılınca ilk kayıt yaptıranlardandı. Okuldan hocası, Adana’nın ünlü
alimlerinden Mehmet Baysal Hoca köylüsü ve baba dostuydu. Erenköy Cemaati’nin
postnişini, büyük İslam alimlerinden Adanalı Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun halifelerindendi, Mehmet Baysal Hoca, Tepebağ
Kur’an Kursu’nda ve Adana İmam Hatip Lisesi’nde Kur’an-ı Kerim hocalığı
yapıyordu.
Baysal Hoca,
hafızlardan ve medrese eğitimi almış öğrencilerden bir grupla yakından
ilgilendi. Necmettin Erişen ve babam Ziya Yürekli Hoca bu öğrencilerdendi. İmam
Hatip yıllarında Baysal Hoca’nın himmetiyle Necmettin Erişen, Yeni Cami’de,
Ziya Hoca da Karşıyaka’da, Türkistanlılar Camii’nde imam hatiplik görevi yaptı.
İmam Hatipli gençler, 1950’li yıllarda, dünyada olup
bitenleri, İslam coğrafyasının durumunu, özellikle Kıbrıs ve Filistin’deki
gelişmeleri yakından takip ettiler. Arapçayı bilen, İslami ilimlere vakıf,
tarih şuuru yüksek bu Adanalı gençler, Filistin’in yeni kurulan İsrail’e karşı,
Irak ve Mısır’ın İngilizlere karşı, Suriye ve Cezayir’in Fransızlara karşı
verdikleri bağımsızlık mücadelelerini takip ettiler. Ziya Yürekli’nin görev
yaptığı Türkistanlılar Camii ve mahallesinde, Doğu Türkistan’dan hicret eden Müslümanlar
oturuyordu. Ziya Yürekli, cemaatten Çin’de ve Sovyetler Birliği’nde Müslümanlara
yapılan mezalimi öğrenip arkadaşlarıyla bu bilgileri paylaşıyordu.
27 Mayıs darbesinden bir ay önce, 27 Nisan 1960’ta, darbe
ortamı hazırlamak için İstanbul ve Ankara’da düzenlenen ‘Gerici ve Yobazları
Telin Mitingleri’nin bir süreği olarak Adana’daki mitingi, o zamanki
Adana’nın solcu aktivist gençlerinden ünlü yazar Demirtaş Ceyhun ve arkadaşları
düzenledi.. Necmettin Erişen, bir grup
arkadaşıyla vatandaşın arasına karışarak mitingi bastı ve sabote etti. Sosyalizm,
kapitalizm, siyonizm ve emperyalizme ilişkin belli bir birikim ve bilinç
taşıyorlardı.
1968 KUŞAĞININ İSLAMCI KANADI
Bir millet, kendi medeniyetinden karga tulumba çıkarılıp
can düşmanlarının etki alanına sürüklenince ve emperyalizmin elinin altına
bırakılmak istenince, elbette kendini savunacaktır. İslami hareket,
milletimizin iradesi ve kendini savunmasıdır.
Cumhuriyet kurulduğunda 13 milyon olan nüfus, kırk yılda
dört katına çıkmış, göçlerle taşra kentlerini metropollere eklemleyen, İslam’la
temellendirilmiş bir muhalefet, büyük şehirlerin varoşlarından devasa bir
biçimde yükseliyordu ve üniversitelerin sayısı arttığından millet evlatları
yüksek okullarda okumaya başlamıştı. Bu hızlı ve kontrol edilemeyen muhalif
süreç, sosyalizm komplosuyla manipüle edildi. 1961 Anayasası’yla sol harekete
yol verilip gelişmesi için gereken şartlar hazırlandı. Türkiye İşçi Partisi
1965 yılında 15 milletvekiliyle Meclis’e girdi. 1980’e kadar sürecek olan sol
hareketin 15 yıllık yükselişi, Necmettin Erişen’in gençlik yıllarına denk
düşüyordu. 60’ların ikinci yarısında
Konya Yüksek İslam Ensitütüsü’nde öğrenciydiler ve 1968 kuşağının İslamcı kanadını
oluşturuyorlardı.
Toroslardan, Aladağ’dan Konya ovalarına iki kartal
süzüldü. Konya’da Keçeciler Camii imam hatibi Necmettin Erişen ile Sahip Ata
Camii imam hatibi Ziya Yürekli. Evli, iki üç çocuk sahibi olmaların rağmen,
arkadaşlarıyla bir takım kültür çalışmaları yürüttüler. Hz.Muhammed’in (s.a.v.)
Mekke’de başardığı dirilişi, 14 asır sonra Türkiye’de tekrarlayabilirler miydi?
Kur’an-ı Kerim surelerini tek tek çalıştılar, siyer-i nebi ve hadis-i
şeriflerle birlikte. Hasan Basri Çantay’ın üç ciltlik meali, Zekai Konrapa’nın “Peygamberimiz”
adlı siyer kitabı ve Nevevi’nin “Riyaz’üs Salihin” isimli hadis kitabı
ellerinden düşmüyordu.

1930’lu yıllardan itibaren Konyalılar, çocuklarını Ezher
Üniversitesi’ne, Mısır’a, Suriye’ye gönderdiler. 1960’lı yılların ikinci yarısında, Konya’da,
onlarca yurt dışında eğitim almış ilahiyatçı genç vardı. Bu ilim ve irfan yüklü
gençler, dine ve millete hizmet için yerlerinde duramıyorlardı. Hayatı
sorguluyor, tarihi araştırıyorlardı, bu hummalı okuma ve sorgulama sürecinde. Yeni
Ümit dergisini çıkardılar.
Necmettin Erişen, bir tren yolculuğunda Cemil Meriç’le
yaptığı tartışmada, sorduğu sarsıcı sorularla hidayetine vesile oldu ki
böylesine birikimliydiler. Cemil Meriç Jurnal’inde o yolculuğu anlatırken Necmettin Erişen’i
“Dağdan dağa vuran bir çağlayandı o.” diye tanımlıyor. İşte Cemil Meriç’in eve dönüşü ya da kendi
medeniyetimize rücû edişi, bu tren yolculuğundan sonra başlar. Yıl 1966, Necmettin
Erişen o sıralarda Konya ilahiyatta ikinci sınıf öğrencisi, henüz meçhul bir
isim ayrıca!..
YENİDEN MİLLİ MÜCADELE DERNEĞİ
Aynı kitabın sayfaları arasında yetiştiler. 1967’de Konya’da
20 genç, hazırladıkları mücadele programını, Yeniden Milli Mücadele Derneği’yle
kurumsallaştırdılar.. Konyalı ve Adanalı gençler, Afyon’dan Aykut Edibali ve
arkadaşlarının ortak hareketine katıldılar.
Necmettin Erişen’in liderliğini yaptığı Yeniden Milli
Mücadele hareketi, ülke çapında yankı yaptı. Bir avuç sahabe imanlı genç,
tarihe ve hayata müdahale ediyordu; bulundukları şehirlerin mahallelerine,
varoşlarına ve köylerine dağılıp doktorlar hastaları muayene ediyor, eczacılar
bedava ilaç dağıtıyor, mühendis, avukat ve ilahiyatçı olan genç aydınlar davayı
anlatıyorlardı. Hısım akraba, eş dost, konu komşu, hastane ve esnaf ziyaretleri
ömürleri boyunca yürütecekleri etkinlik olacaktı. Konya’da ve Adana’da binlerce
gencin toplandığı salonlarda konferans veriyorlardı. Yürüyüş ve miting
yapıyorlardı, yasaların izin verdiği ölçülerde. Sol ile mücadeleyi silahla
değil fikirle yapmayı amaç edindiler ve Marksizmi bir solcu kadar öğrendiler.
Kısa sürede çoğaldılar ve Türkiye'nin ihtiyacı olan 'milli' kadronun
oluşmasında etkili oldular. Solla girişilen mücadele sonrası kazanılan bir kale
olan MTTB dört yıl süreyle bu işlevini yerine getiriyor. Ancak altmışlı
yılların sonuna doğru üniversitelerde sol rüzgarın karşısında MTTB'nin pasif
kalması birlik içinde daha aktif olmak isteyenlerin seslerinin artmasına neden
olur. Mücadele Birliği'nin özelliklerinden biri de sağdaki en disiplinli
teşkilat olmasıdır. Aykut Edibali'nin imzasını taşıyan "Milli Mücadelede
Kadroların Vazifeleri" isimli kitapta mücadeleci bir gencin ne yapması,
nasıl davranması gerektiği anlatılıyor.

Necmettin Erişen, sosyalist hareketin yanlışlarını telin
etmek için hazırladığı birdiride “Milletin camisini ve namusunu korumakla
görevli olanlar, milletin camisini ve namusunu koruyamayacaksa, millet kendi
namusunu ve camisini koruyacaktır.” deyince, hakkımda “milleti isyana
teşvik”ten dava açıldı. O bildiriyi gazetelerinde yayınlayan mahalli
gazetelerin yazı işleri müdürleri de hapis cezasına çarptırıldılar. Necmettin
Erişen, iki sene cezaevinde yattı; karizmatik bir lider olarak çıktı
hapishaneden.. Tutukluluk süresince, verdiği derslerle, adi suçtan hüküm giymiş
mahkumlardan aydın bir kadro bile çıkardı.
Şehirleri öylesine harekete geçirmişlerdi ki Necmettin
Erbakan ile Alparslan Türkeş hazır buldukları Konya ve Adana’dan kolayca
siyasete atıldılar. Necmettin Erbakan, herüz bağımsız milletvekiliydi; Hasan
Aksay, Serdengeçti, Osman Turan vb. Müslüman siyasetçiler toplanmışlar ve Milli
Nizam Partisi’ni kurma hazırlığı yapıyorlardı. Zengin bir kişi olarak tanınan
Tahsin Demiray, genel başkan seçileceğinden emin bir şekilde genel merkez için
yer kiralamış, toplantılar yapılıyordu. MNP kurulurken yapılan toplantıya
Necmettin Erişen de çağrıldı; o da katıldı: “Tahsin Demiray’ın kitapları
elimde, toplantıya girdim ve o kitaplardan bazı pasajlar okudum. Ortam birden
değişti. Ve Tahsin Demiray’ın Genel Başkan olması böylece engellenmiş oldu. Tahsin Demiray’ın
yolunu keserek, Erbakan hocanın yolunu açmış olduk.” diye anlatırdı, o
toplantıyı.
Metin Toker, 'Solda ve Sağda Vuruşanlar' kitabında Mücadele
Birliği ile Dev Sol'u karşılaştırarak Yeniden Milli Mücadeleciler için sağın
Dev Genç'i tanımını yapmıştı. Faruk Sükan, Doğan Öz, İhsan Sabri Çağlayangil,
Mücadele Birliği’ni hedefe koyan açıklamalar yaptılar.
Halk uyur, devlet uyumazdı.. 12 Mart darbesi, 1972’de
Yeniden Milli Mücadele Derneği’ni kapattı.
GERÇEK EMPERYALİZM
1969’dan itibaren haftalık olarak Yeniden Milli Mücadele
dergisini, aylık olarak kültür sanat dergisi Pınar’ı ve üç ayda bir de felsefe
dergisi Gerçek’i çıkarıyorlardı. Necmettin Erişen, “Türkiye’de Altıncı Filo Hadiseleri ve Gerçek
Emperyalizm” kitabını yayınladı. Harıl harıl okuyorlar, cesurca yazıyorlardı. Kültür,
sanat ve edebiyatla uğraşıyorlardı.. Hikayeciler, şairler yetiştirdiler. Müzik
grupları vardı, kahramanlık türküleri icra eden ve tiyatro toplulukları
konferanslardan önce sahne alırlardı.
Türkiye'de emperyalizme karşı bir bilinç uyandırmak,
milli politikalar geliştirip, milletimize yerli çözümler sunarak mutlu, ileri,
kalkınmış bir Türkiye oluşturmak idealini gütmüşlerdir. Milletimiz başını
kaldırıp onlarla çağdaş İslam düşüncesine baktı: Ebu’l Hasan en-Nedevi’nin,
Mevdudi'nin, Seyyid Kutub'un kitaplarını ilk kez onlar çevirdi ve harıl harıl
okudular, okuttular. Adana'dan Abdülkadir Şener, Seyyid Kutub’un "Yoldaki
İşaretler" kitabını çevirdiği için yargılandı ve hapis yattı.
İslâmî çevrelerde, tevhidi uyanışın ilk tohumlarını atan
ve Kur'an'ı yeniden okumak gerektiğini vurgulayan Yeniden Milli Mücadele
hareketi, aynı zamanda "devlet ile milleti" aynı özde ve ülküde barıştırmak
gibi, çok önemli bir misyonu da üstlendiler. Yahya Kemal’in “Ezansız Semtler”de
bahsettiği, milletimizin ana kafilesini, toplumun omurgasını korumaktı
amaçları.
Türkiye’de, CHP’yi iktidardan uzak tutmak için
milliyetçilerin ve İslamcıların birlikte hareket ettikleri, 1945 – 1970 arası
çeyrek asırlık dönemde, bu birlik anlayışını kalıcı kılmak için “İlmi Sağ” ve
“İnkılap İlmi” gibi teorik çalışmalar yaptılar. İslam realizmiyle idealizmini
kuramlaştırmaya çalıştılar.
Adana’nın yiğit çocuklarından, “Fransa’da okurken, sabah
namazı için Türklerin evlerini dolaşıp
sabah namazına kaldıran” Remzi Oğuz Arık hocayı Konya’ya davet edip Yüksek
İslam Enstitüsü’nde dinlediler, ne var ki kısa süre sonra öldürüldü.. Necip
Fazıl Kısakürek, Necmettin Erbakan, Tahsin Demiray’la görüşüyorlardı. Yaşar
Kutluay, Raif Karadağ, yine Adananın yiğit çocukları İlhan Darendelioğlu ve daha sonra Alparslan
Türkeş liderliğinde MHP’ye dönüşecek olan Türkiye Köylü Millet Partisi’ni 1953’te
kuran Cengiz Öztürk çevrelerindeki aydınlardı..
70 sonrasında sistem, AP’yi zayıflatmak için liberaller, milliyetçiler
ve İslamcıları ayrıştırma ve partiden uzaklaştırma politikasını dayatınca, ters
düşen Milli Mücadele Hareketi de kapatıldı.
AYDIN DURUŞU
Aslan yatağından belli olur, demiş atalarımız. Siyasi
tarihimiz, son çözümlemede aydın duruşudur.
Yükseliş dönemlerinde, aydının şahsiyet iddiasını görürüz. Gücün karşısında
başını vermeyen şehittir, Müslüman aydın. Ruhunu, kalbini ve aklını hakikate
adamıştır çünkü. Düşüş dönemlerinde de aydının sözkonusu duruşunu koruyamadığı
görülür.
Toplumun ruhu olan aydın, medeniyet değerlerinden aldığı
soylu duruşuyla milletinin dostunu ve düşmanını ayırt edip hakikatin
sözcülüğünü yapabilirse, millet yeniden yükselişe geçilebilir. Necmettin
Erişen, aydın duruşuyla, düşünsel ve siyasal tarihimizde kendine yer açmış bir
Adanalı aydındır. Kurucuları arasında olduğu ve liderliğini yaptığı Yeniden
Milli Mücadele Hareketi, 1970 sonrası Türkiye’sine mührünü vurmuştur. 1980
sonrasında öğretmenlik yaparken pek çok gençle ilgilendi ve onların donanımlı
yetişmeleri için destek oldu. Bugün Üsküdar’da Bülbül Deresi’nde bir grup Romen
İslamcı, Necmettin Hoca’yı hayırla hatırlayıp dua etmektedir.
Toros kartalı Necmettin Erişen, mekan ve zamanda
süzülerek yüreğiyle bütün bir yeryüzünü kuşattı, İslam milletini uyandırmak
için attığı çığlıklarla mahşeri vicdanın tercümanı oldu, semada hoş bir seda
bıraktı.
Üstünde mavi gök, beyaz bulutlar, etrafında Toroslar’ın
yüksek yamaçlarının gür yeşilliği ve dağdan dağa vuran acının sessiz
yankılanmaları arasında kartalın kalbi duruverdi. Necmettin Erişen, o aydın
Türkmen kocası, sıla-i cennet özlemini sıla-i rahim yaparak gidermeye
çalışıyordu.
Münzevi kartal, 3 Haziran 2011’de, doğup büyüdüğü
Karaisalı’da, Aladağ’ın yamacında, ağaçlarını tek tek elleriyle diktiği
bahçede, bir zeytin ağacının dibinde hüsn-ü hatime ile son nefesini verdi. Toros
kartalı, dünyaya bir zeytin dalı uzattı ölümüyle de.
Ertesi gün, dostlarının ve sevenlerinin omuzlarında
geldiği Kabasakal Mezarlığı’nda, dualarla, naşı vatan toprağına, Adana’nın
kucağına, kahramanlığı da milletimizin gönlüne emanet edildi.
Portakal Çiçeği Dergisi, Nisan, Mayıs, Haziran 2015, Yıl:2, Sayı: 5.