4 Nisan 2015 Cumartesi

TOROS KARTALI: NECMETTİN ERİŞEN Mustafa Yürekli






Türkiye’nin sosyal ve siyasal tarihini, yükseliş ve düşüşünü, Anadolu şehirlerinden izlemek, kavramayı daha da kolaylaştırır. Her aydın, biraz da yetiştiği çevrenin eseridir çünkü. Bir İslam şehri olan Adana’nın tarih mecrasında coşkulu akışı nice kahramanın destansı hayatlarıyla gerçekleşmektedir.

Mefahiri, şehrin nabız atışlarının duyulabildiği hayatlardır. Adana’nın kalp atışlarını dinleyebileceğimiz mefahiri denilince, ilk anda aklıma üç isim, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Necmettin Erişen ve Hadimü’l Kur’an Ziya Yürekli Hoca gelir.

Onlar, Adana’nın yiğit çocuklarıdır; Adanalıların karakteristik özelliklerine sahip olduklarından kabına sığmayıp ülkenin vaziyet ve istikametini etkileyecek derecede büyük aksiyon ortaya koyan ve tarihe müdahale boyutuna varan hayatlarıyla örnek kişiliklerdir. Bu yazıda, Adana’nın mefahirinden Necmettin Erişen’i anlatacağım. 

MİLLET EVLATLARI

İnsanın sahih kültür damarına eklemlenmesi bilinç ve irade olduğu kadar, kaderdir de. Necmettin Erişen’in ruhu, mekan ve zamanda süzülen, ölümsüzlük sırrına ermiş bir Toros kartalıydı.

Necmettin Erişen, Tepebağ’da ikamet eden ilmiye sınıfına mensup bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Adana alimlerinden Hacı Osman Efendi, dedesiydi. Kamışlı Medresesi müderrislerinden Molla Mustafa da babası. 93 (Rus) Harbi’ne, Çanakkale cephesine, Medine Müdafaası’na evlatlarını gönderen ailenin tarihi, milli tarihi de yansıtıyordu.

Cemal Paşa’nın Adana valisiyken Ermeni ayaklanması sonrasında astığı 50 kişiden birisi de Necmettin Erişen’in amcasıydı. Dolayısıyla Necmettin Erişen, İslam terbiyesini ve tarih bilincini ailesinden aldı.

Necmettin Erişen, 1952 yılında Adana İmam Hatip Okulu açılınca ilk kayıt yaptıranlardandı. Okuldan hocası, Adana’nın ünlü alimlerinden Mehmet Baysal Hoca köylüsü ve baba dostuydu. Erenköy Cemaati’nin postnişini, büyük İslam alimlerinden Adanalı Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun  halifelerindendi, Mehmet Baysal Hoca, Tepebağ Kur’an Kursu’nda ve Adana İmam Hatip Lisesi’nde Kur’an-ı Kerim hocalığı yapıyordu.

Baysal Hoca,  hafızlardan ve medrese eğitimi almış öğrencilerden bir grupla yakından ilgilendi. Necmettin Erişen ve babam Ziya Yürekli Hoca bu öğrencilerdendi. İmam Hatip yıllarında Baysal Hoca’nın himmetiyle Necmettin Erişen, Yeni Cami’de, Ziya Hoca da Karşıyaka’da, Türkistanlılar Camii’nde imam hatiplik görevi yaptı.  

İmam Hatipli gençler, 1950’li yıllarda, dünyada olup bitenleri, İslam coğrafyasının durumunu, özellikle Kıbrıs ve Filistin’deki gelişmeleri yakından takip ettiler. Arapçayı bilen, İslami ilimlere vakıf, tarih şuuru yüksek bu Adanalı gençler, Filistin’in yeni kurulan İsrail’e karşı, Irak ve Mısır’ın İngilizlere karşı, Suriye ve Cezayir’in Fransızlara karşı verdikleri bağımsızlık mücadelelerini takip ettiler. Ziya Yürekli’nin görev yaptığı Türkistanlılar Camii ve mahallesinde, Doğu Türkistan’dan hicret eden Müslümanlar oturuyordu. Ziya Yürekli, cemaatten Çin’de ve Sovyetler Birliği’nde Müslümanlara yapılan mezalimi öğrenip arkadaşlarıyla bu bilgileri paylaşıyordu.

27 Mayıs darbesinden bir ay önce, 27 Nisan 1960’ta, darbe ortamı hazırlamak için İstanbul ve Ankara’da düzenlenen ‘Gerici ve Yobazları Telin Mitingleri’nin  bir süreği olarak Adana’daki mitingi, o zamanki Adana’nın solcu aktivist gençlerinden ünlü yazar Demirtaş Ceyhun ve arkadaşları düzenledi..  Necmettin Erişen, bir grup arkadaşıyla vatandaşın arasına karışarak mitingi bastı ve sabote etti. Sosyalizm, kapitalizm, siyonizm ve emperyalizme ilişkin belli bir birikim ve bilinç taşıyorlardı.

1968 KUŞAĞININ İSLAMCI KANADI

Bir millet, kendi medeniyetinden karga tulumba çıkarılıp can düşmanlarının etki alanına sürüklenince ve emperyalizmin elinin altına bırakılmak istenince, elbette kendini savunacaktır. İslami hareket, milletimizin iradesi ve kendini savunmasıdır.

Cumhuriyet kurulduğunda 13 milyon olan nüfus, kırk yılda dört katına çıkmış, göçlerle taşra kentlerini metropollere eklemleyen, İslam’la temellendirilmiş bir muhalefet, büyük şehirlerin varoşlarından devasa bir biçimde yükseliyordu ve üniversitelerin sayısı arttığından millet evlatları yüksek okullarda okumaya başlamıştı. Bu hızlı ve kontrol edilemeyen muhalif süreç, sosyalizm komplosuyla manipüle edildi. 1961 Anayasası’yla sol harekete yol verilip gelişmesi için gereken şartlar hazırlandı. Türkiye İşçi Partisi 1965 yılında 15 milletvekiliyle Meclis’e girdi. 1980’e kadar sürecek olan sol hareketin 15 yıllık yükselişi, Necmettin Erişen’in gençlik yıllarına denk düşüyordu.  60’ların ikinci yarısında Konya Yüksek İslam Ensitütüsü’nde öğrenciydiler ve  1968 kuşağının İslamcı kanadını oluşturuyorlardı.

Toroslardan, Aladağ’dan Konya ovalarına iki kartal süzüldü. Konya’da Keçeciler Camii imam hatibi Necmettin Erişen ile Sahip Ata Camii imam hatibi Ziya Yürekli. Evli, iki üç çocuk sahibi olmaların rağmen, arkadaşlarıyla bir takım kültür çalışmaları yürüttüler. Hz.Muhammed’in (s.a.v.) Mekke’de başardığı dirilişi, 14 asır sonra Türkiye’de tekrarlayabilirler miydi? Kur’an-ı Kerim surelerini tek tek çalıştılar, siyer-i nebi ve hadis-i şeriflerle birlikte. Hasan Basri Çantay’ın üç ciltlik meali, Zekai Konrapa’nın “Peygamberimiz” adlı siyer kitabı ve Nevevi’nin “Riyaz’üs Salihin” isimli hadis kitabı ellerinden düşmüyordu.

1930’lu yıllardan itibaren Konyalılar, çocuklarını Ezher Üniversitesi’ne, Mısır’a, Suriye’ye gönderdiler.  1960’lı yılların ikinci yarısında, Konya’da, onlarca yurt dışında eğitim almış ilahiyatçı genç vardı. Bu ilim ve irfan yüklü gençler, dine ve millete hizmet için yerlerinde duramıyorlardı. Hayatı sorguluyor, tarihi araştırıyorlardı, bu hummalı okuma ve sorgulama sürecinde. Yeni Ümit dergisini çıkardılar.

Necmettin Erişen, bir tren yolculuğunda Cemil Meriç’le yaptığı tartışmada, sorduğu sarsıcı sorularla hidayetine vesile oldu ki böylesine birikimliydiler. Cemil Meriç Jurnal’inde  o yolculuğu anlatırken Necmettin Erişen’i “Dağdan dağa vuran bir çağlayandı o.” diye tanımlıyor.  İşte Cemil Meriç’in eve dönüşü ya da kendi medeniyetimize rücû edişi, bu tren yolculuğundan sonra başlar. Yıl 1966, Necmettin Erişen o sıralarda Konya ilahiyatta ikinci sınıf öğrencisi, henüz meçhul bir isim ayrıca!..

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE DERNEĞİ

Aynı kitabın sayfaları arasında yetiştiler. 1967’de Konya’da 20 genç, hazırladıkları mücadele programını, Yeniden Milli Mücadele Derneği’yle kurumsallaştırdılar.. Konyalı ve Adanalı gençler, Afyon’dan Aykut Edibali ve arkadaşlarının ortak hareketine katıldılar.

Necmettin Erişen’in liderliğini yaptığı Yeniden Milli Mücadele hareketi, ülke çapında yankı yaptı. Bir avuç sahabe imanlı genç, tarihe ve hayata müdahale ediyordu; bulundukları şehirlerin mahallelerine, varoşlarına ve köylerine dağılıp doktorlar hastaları muayene ediyor, eczacılar bedava ilaç dağıtıyor, mühendis, avukat ve ilahiyatçı olan genç aydınlar davayı anlatıyorlardı. Hısım akraba, eş dost, konu komşu, hastane ve esnaf ziyaretleri ömürleri boyunca yürütecekleri etkinlik olacaktı. Konya’da ve Adana’da binlerce gencin toplandığı salonlarda konferans veriyorlardı. Yürüyüş ve miting yapıyorlardı, yasaların izin verdiği ölçülerde. Sol ile mücadeleyi silahla değil fikirle yapmayı amaç edindiler ve Marksizmi bir solcu kadar öğrendiler. Kısa sürede çoğaldılar ve Türkiye'nin ihtiyacı olan 'milli' kadronun oluşmasında etkili oldular. Solla girişilen mücadele sonrası kazanılan bir kale olan MTTB dört yıl süreyle bu işlevini yerine getiriyor. Ancak altmışlı yılların sonuna doğru üniversitelerde sol rüzgarın karşısında MTTB'nin pasif kalması birlik içinde daha aktif olmak isteyenlerin seslerinin artmasına neden olur. Mücadele Birliği'nin özelliklerinden biri de sağdaki en disiplinli teşkilat olmasıdır. Aykut Edibali'nin imzasını taşıyan "Milli Mücadelede Kadroların Vazifeleri" isimli kitapta mücadeleci bir gencin ne yapması, nasıl davranması gerektiği anlatılıyor.

Necmettin Erişen, sosyalist hareketin yanlışlarını telin etmek için hazırladığı birdiride “Milletin camisini ve namusunu korumakla görevli olanlar, milletin camisini ve namusunu koruyamayacaksa, millet kendi namusunu ve camisini koruyacaktır.” deyince, hakkımda “milleti isyana teşvik”ten dava açıldı. O bildiriyi gazetelerinde yayınlayan mahalli gazetelerin yazı işleri müdürleri de hapis cezasına çarptırıldılar. Necmettin Erişen, iki sene cezaevinde yattı; karizmatik bir lider olarak çıktı hapishaneden.. Tutukluluk süresince, verdiği derslerle, adi suçtan hüküm giymiş mahkumlardan aydın bir kadro bile çıkardı.

Şehirleri öylesine harekete geçirmişlerdi ki Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş hazır buldukları Konya ve Adana’dan kolayca siyasete atıldılar. Necmettin Erbakan, herüz bağımsız milletvekiliydi; Hasan Aksay, Serdengeçti, Osman Turan vb. Müslüman siyasetçiler toplanmışlar ve Milli Nizam Partisi’ni kurma hazırlığı yapıyorlardı. Zengin bir kişi olarak tanınan Tahsin Demiray, genel başkan seçileceğinden emin bir şekilde genel merkez için yer kiralamış, toplantılar yapılıyordu. MNP kurulurken yapılan toplantıya Necmettin Erişen de çağrıldı; o da katıldı: “Tahsin Demiray’ın kitapları elimde, toplantıya girdim ve o kitaplardan bazı pasajlar okudum. Ortam birden değişti. Ve Tahsin Demiray’ın Genel Başkan olması  böylece engellenmiş oldu. Tahsin Demiray’ın yolunu keserek, Erbakan hocanın yolunu açmış olduk.” diye anlatırdı, o toplantıyı.
Metin Toker, 'Solda ve Sağda Vuruşanlar' kitabında Mücadele Birliği ile Dev Sol'u karşılaştırarak Yeniden Milli Mücadeleciler için sağın Dev Genç'i tanımını yapmıştı. Faruk Sükan, Doğan Öz, İhsan Sabri Çağlayangil, Mücadele Birliği’ni hedefe koyan açıklamalar yaptılar.

Halk uyur, devlet uyumazdı.. 12 Mart darbesi, 1972’de Yeniden Milli Mücadele Derneği’ni kapattı.

GERÇEK EMPERYALİZM

1969’dan itibaren haftalık olarak Yeniden Milli Mücadele dergisini, aylık olarak kültür sanat dergisi Pınar’ı ve üç ayda bir de felsefe dergisi Gerçek’i çıkarıyorlardı. Necmettin Erişen,  “Türkiye’de Altıncı Filo Hadiseleri ve Gerçek Emperyalizm” kitabını yayınladı. Harıl harıl okuyorlar, cesurca yazıyorlardı. Kültür, sanat ve edebiyatla uğraşıyorlardı.. Hikayeciler, şairler yetiştirdiler. Müzik grupları vardı, kahramanlık türküleri icra eden ve tiyatro toplulukları konferanslardan önce sahne alırlardı.

Türkiye'de emperyalizme karşı bir bilinç uyandırmak, milli politikalar geliştirip, milletimize yerli çözümler sunarak mutlu, ileri, kalkınmış bir Türkiye oluşturmak idealini gütmüşlerdir. Milletimiz başını kaldırıp onlarla çağdaş İslam düşüncesine baktı: Ebu’l Hasan en-Nedevi’nin, Mevdudi'nin, Seyyid Kutub'un kitaplarını ilk kez onlar çevirdi ve harıl harıl okudular, okuttular. Adana'dan Abdülkadir Şener, Seyyid Kutub’un "Yoldaki İşaretler" kitabını çevirdiği için yargılandı ve hapis yattı.

İslâmî çevrelerde, tevhidi uyanışın ilk tohumlarını atan ve Kur'an'ı yeniden okumak gerektiğini vurgulayan Yeniden Milli Mücadele hareketi, aynı zamanda "devlet ile milleti" aynı özde ve ülküde barıştırmak gibi, çok önemli bir misyonu da üstlendiler. Yahya Kemal’in “Ezansız Semtler”de bahsettiği, milletimizin ana kafilesini, toplumun omurgasını korumaktı amaçları.


Türkiye’de, CHP’yi iktidardan uzak tutmak için milliyetçilerin ve İslamcıların birlikte hareket ettikleri, 1945 – 1970 arası çeyrek asırlık dönemde, bu birlik anlayışını kalıcı kılmak için “İlmi Sağ” ve “İnkılap İlmi” gibi teorik çalışmalar yaptılar. İslam realizmiyle idealizmini kuramlaştırmaya çalıştılar.

Adana’nın yiğit çocuklarından, “Fransa’da okurken, sabah namazı için Türklerin evlerini dolaşıp  sabah namazına kaldıran” Remzi Oğuz Arık hocayı Konya’ya davet edip Yüksek İslam Enstitüsü’nde dinlediler, ne var ki kısa süre sonra öldürüldü.. Necip Fazıl Kısakürek, Necmettin Erbakan, Tahsin Demiray’la görüşüyorlardı. Yaşar Kutluay, Raif Karadağ, yine Adananın yiğit çocukları  İlhan Darendelioğlu ve daha sonra Alparslan Türkeş liderliğinde MHP’ye dönüşecek olan Türkiye Köylü Millet Partisi’ni 1953’te kuran Cengiz Öztürk çevrelerindeki aydınlardı..

70 sonrasında sistem, AP’yi zayıflatmak için liberaller, milliyetçiler ve İslamcıları ayrıştırma ve partiden uzaklaştırma politikasını dayatınca, ters düşen Milli Mücadele Hareketi de kapatıldı.

AYDIN DURUŞU

Aslan yatağından belli olur, demiş atalarımız. Siyasi tarihimiz, son çözümlemede aydın duruşudur.  Yükseliş dönemlerinde, aydının şahsiyet iddiasını görürüz. Gücün karşısında başını vermeyen şehittir, Müslüman aydın. Ruhunu, kalbini ve aklını hakikate adamıştır çünkü. Düşüş dönemlerinde de aydının sözkonusu duruşunu koruyamadığı görülür.

Toplumun ruhu olan aydın, medeniyet değerlerinden aldığı soylu duruşuyla milletinin dostunu ve düşmanını ayırt edip hakikatin sözcülüğünü yapabilirse, millet yeniden yükselişe geçilebilir. Necmettin Erişen, aydın duruşuyla, düşünsel ve siyasal tarihimizde kendine yer açmış bir Adanalı aydındır. Kurucuları arasında olduğu ve liderliğini yaptığı Yeniden Milli Mücadele Hareketi, 1970 sonrası Türkiye’sine mührünü vurmuştur. 1980 sonrasında öğretmenlik yaparken pek çok gençle ilgilendi ve onların donanımlı yetişmeleri için destek oldu. Bugün Üsküdar’da Bülbül Deresi’nde bir grup Romen İslamcı, Necmettin Hoca’yı hayırla hatırlayıp dua etmektedir.

Toros kartalı Necmettin Erişen, mekan ve zamanda süzülerek yüreğiyle bütün bir yeryüzünü kuşattı, İslam milletini uyandırmak için attığı çığlıklarla mahşeri vicdanın tercümanı oldu, semada hoş bir seda bıraktı.

Üstünde mavi gök, beyaz bulutlar, etrafında Toroslar’ın yüksek yamaçlarının gür yeşilliği ve dağdan dağa vuran acının sessiz yankılanmaları arasında kartalın kalbi duruverdi. Necmettin Erişen, o aydın Türkmen kocası, sıla-i cennet özlemini sıla-i rahim yaparak gidermeye çalışıyordu.

Münzevi kartal, 3 Haziran 2011’de, doğup büyüdüğü Karaisalı’da, Aladağ’ın yamacında, ağaçlarını tek tek elleriyle diktiği bahçede, bir zeytin ağacının dibinde hüsn-ü hatime ile son nefesini verdi. Toros kartalı, dünyaya bir zeytin dalı uzattı ölümüyle de.

Ertesi gün, dostlarının ve sevenlerinin omuzlarında geldiği Kabasakal Mezarlığı’nda, dualarla, naşı vatan toprağına, Adana’nın kucağına, kahramanlığı da milletimizin gönlüne emanet edildi.  


Portakal Çiçeği Dergisi, Nisan, Mayıs, Haziran 2015, Yıl:2, Sayı: 5.

1 yorum:

  1. Üsküdar Ticaret Lisesi'nde öğretmenimdi. 1991 senesinde mezun olduğumda,Üsküdar'da çalıştığım muhasebe bürosuna gelip bir kitap yazdığını söylemişti. Bana bir daktilo vermişti ve kitabını daktilo ettirtmişti. Çok donanımlı ve asil bir insandı. Çok severdim hocamızı. Allah kendisinden razı olsun.

    YanıtlaSil