16 Temmuz 2017 Pazar

VAROLUŞ, HOCA VE BABA - Mustafa Yürekli


Mezunu olduğum Adana İmam Hatip Lisesi’nin meslek dersi öğretmenlerinden rahmetli Hadimu’l Kur’an Ziya Yürekli Hoca, hem hocam, hem de babamdı; üzerimde çok emeği vardır. Ben ne biliyorsam, büyük bölümünü ona borçlu olduğumu söylemeliyim. Zaman, hakikati üstün tutma ve ona çağırma davasının hak olduğunu ilan etti.
Doğrusu babamın aynı zamanda hocam olması eğitimin ontolojik boyutunu kavramamı kolaylaştırdı. Ana, baba çocuk arasındaki ilişkinin varoluşsal olduğu söylendiğinde bu yargı kolayca kabul edilir. Ana babamız bizi dünyaya getirmiş, büyütmüş ve geliştirmiştir. Aynı zamanda hoca talebe ilişkisi de varoluşsaldır; hoca da insanı yetişene dek geliştirir. Hıristiyanlar, kişinin ana babasıyla ve hocasıyla ilişkisinin varoluşsal boyutundan hareketle teslis inancına kadar savrulmuşlardır.
Sözkonusu ilişkilerin tek boyutlu hale gelmesi, nadir durumlardandır; dolayısıyla bu konuda bir yazı yazmaya karar verdim. Ziya Hocayla ilişkimin baba oğul ilişkisi boyutuna da,   hoca talebe ilişkisi boyutuna bakabilme avantajını hocanın toplumdaki konumu, değeri ve önemini açıklar nitelikte bir yazı kaleme almada kullanacağım.
Yazının daha başında Ziya Hoca’nın bir sözüne yer verelim: “Öğretmen hakkı, ana baba hakkından az değildir. İnsan bilgi ve makam olarak ne kadar yükselirse yükselsin, devlet başkanı bile olsa, her yerde, her zaman hocasına ana babasına olduğu gibi saygı duymalı, üzerinde olan hakkını hep hatırlamalı, ona karşı sürekli şükran ve minnet duygularını taşımalıdır.”  
Varoluşumuzda önemli yere sahip olan bu iki sosyal rol, babalık ve öğretmenlik aslında birbirinden öyle ayrı, ilgisiz ve uzak değil, kişinin gelişimi bakımından adeta özdeştir. Kişinin insan problemini çözmesinde belli oranda yardımcı olurlar. Okulda “Hocanın oğlu” diye çağrılmaktan hoşlanmazdım, “Benim adım yok mu?” diye sert sayılabilecek tepkiler gösterirdim. Hocanın oğlu olmanın sağlayacağı ayrıcalıklara hiçbir zaman tenezzül etmedim; öğrenci haklarını sonuna kadar kullanmak yetiyordu bana. “Mustafa Yürekli” olmak için ciddi bir mücadele vermek zorunda kaldım lise yıllarımda.
Varoluş, hoca ve baba arasındaki ilişki biraz daha açılacak olursa şu görünür: İnsanın kendi varoluşunu gerçekleştirmesinin, kendisini ve çevresini (toplum ve doğa) tanıyıp çevresine uyumlanmasının, baba ve hocasıyla (bütün öğretmenleri) nitelikli bir ilişkinin sonucu olduğu rahatlıkla söylenebilir. Doğada ya da toplumda belli bir bir noktaya uyumlanmaktan kurtulmak için İlahi İrade’ye uyumlanmakta ustalaşmak, onu kişisel irade haline getirmek gerekiyor.
Hoca aranıp bulunmazsa talebe olunmaz; talebin şiddetlenmesiyle ulaşılır hocadaki üstün niteliklere. Babayı aramaz insan, o da farklı bir imtihandır. Babadan hocaya geçişte bir kültürel kırılma yaşanırsa, varoluşa dair bilgimiz sorunlu hale gelebilir, zihnimiz bulanabilir. Medeniyet, insanın ailede aldığı eğitimi okulda da sürdürüp geliştirmesi boyutuyla sosyalleşmedeki sürekliliği güvence altına alabilir oysa.
Hoca ile babanın dünya görüşü, varlık tasavvuru ve düzen düşüncesi farklı olunca gencin varlık bilgisi gerekli ve yeterli oranda içselleşmeyince, bilişselliğini ilerletse bile, duygusal ve davranışsal gelişmesini tamamlayamayacaktır. Özbilinçe eremeyenler, bilgiyi özümlemediklerinden öteki uyumluluktan kurtulamayacak, yeterince özgürleşemeyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder